Giriş
veya
Kayıt Ol
::
Ana Sayfa
::
Hesabınız
::
Forumlar
::
Haberler
::
Kritik
::
Fotoğraf Galerisi
::
Hosting
::
Köşe Yazıları
::
Menü
Site
Ana Sayfa
Forum
Haber Gönder
Haber Arşivi
Site Kadrosu
Extra
Hosting
En İyi 10
İnteraktif
Demo & Mp3 Arşivi
Video İzleme
Fotoğraf Galerisi
Destek
Destekleyenler
Linkekle
Bizi Öner!
İçerik
.
Yerli Gruplar
.
Yabancı Gruplar
.
Biyografiler
.
Albümler
.
Albüm Kritikleri
.
Röportajlar
.
Köşe Yazıları
.
Köşe Yazıları Arşiv
.
Dergiler
.
Etkinlikler
·
Gitar & TAB
Albüm Kritikleri
·
KORN - The path of totality
·
Hypocrisy-A Taste of Extreme Divinity (2009)
·
Cyntia - Endless World (2012)
·
Tiamat - The Scarred People
·
Moonspell Alpha Noir-Omega White.
·
Ghost - Opus Eponymous
·
Testament - Dark Roots of Earth
·
Lamb of God - Resolution
·
Volbeat Live From Beyond Hell/Above Heaven
·
Pentagram - MMXII
Kısa Haberler
[
Haber Arşivi
]
Son 10 Haber
·
100 Metal Sunar: GAEREA
[ 0 yorum - 941 okuma ]
·
Dark Tranquillity Türkiye Turnesi 2021
[ 0 yorum - 3241 okuma ]
·
SECURIS yeni Albümünü yayınladı.
[ 0 yorum - 5903 okuma ]
·
OPETH 22 Mart 2015′te İstanbul'da, 23 Mart'ta ise Ankara'da
[ 0 yorum - 14043 okuma ]
·
Blind Guardian Istanbul konseri 14 Mayıs 2015
[ 0 yorum - 14578 okuma ]
·
Blind Guardian 8 yıl aradan sonra yeniden Ankara’da
[ 0 yorum - 13905 okuma ]
·
DYING FETUS 11 HAZİRAN 2015 İstanbul'da
[ 0 yorum - 15420 okuma ]
·
Kurt Cobain belgeselinden ilk fragman geldi
[ 0 yorum - 15480 okuma ]
·
Takıntı - Buhran klibi yayınlandı!
[ 0 yorum - 16595 okuma ]
·
Wayne Static 48 yaşında hayatını kaybetti
[ 0 yorum - 17556 okuma ]
[
Devamı Haberler Bölümünde
]
Fotoğraf Galerisi
B Noktası
B Noktası
B Noktası
Heretic Soul @ Waldb ...
Heretic Soul
Heretic Soul
Heretic Soul @ Rock ...
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
[ Fotoğraf Galerisi ]
Rastgele Biyografi
Ominous Grief
MetalTR Arama
Üyelik
Üye Olun
Kayıp Şifre
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodunu Girin:
Üyelik:
Bugün:
0
Dün:
0
Bekleyen Üyelik(ler):
4
Toplam Üye:
42,762
En Son Üye:
electric_wizard
Şu An Bağlı:
Misafir(ler):
210
Üye(ler):
0
Toplam:
210
Forumlardan
SSS
Arama
Üye Listesi
Kullanıcı Grupları
Can Sıkıntısı Giderici!
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun
Giriş
Günlükler
Günlük Kontrol Paneli
Günlüğüm
Varoluşçuluk
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Önceki başlık
::
Sonraki başlık
Yazar
Mesaj
Blackdeep
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Apr 17, 2008
Mesajlar: 57
Tarih: Pts May 19, 2008 9:26 am
Mesaj konusu: Varoluşçuluk
Mesaj:
#1
Varoluşçuluk felsefesinde, insanın varoluşu anlaması söz konusudur. İnsanın kendini gerçekleştirmesi, insan varoluşunun rastlantılar içinde oluşu, güvensizliği ve güçsüzlüğü söz konusudur. Güçsüzlüğü ve hiçliği içinde insan, ölüme mahkum bir varlık olarak insanın varoluşu, hiçlik karşısında insanın varoluşu, insan varoluşunun halisliği (authentique) ve bu halis olmaya çağrı, özgürlüğü içinde insanın varoluşu, topluluk içinde kaybolmuş insanın, tek insanın kendisini bulması, kendi olması, doğruluk ve ahlaklılık karşısında sahici davranışı-tutumu; bütün bu sorunlar söz konusudur varoluşçuluk felsefesinde. Ayrıca "insan, evreni aşabilir mi aşamaz mı?" "aşarsa nereye dek varır bu aşma?" gibi sorunlar söz konusudur.
Yığınlaşma içinde tek-insan, birey, gittikçe kendi özelliğinden, kendi kişisel özgürlüğünden çözülme, kopma durumuna geçiyor. Tek insan kayboluyor. Kitle içinde sıradan bir insan oluyor. Tek kişinin kişisel sorumluluğu gittikçe herhangi bir parti, bir ortaklık, bir dernek, herhangi bir kolektif düzen içinde ortadan kalkıyor.
Modern insan, bir devlet hastanesinin doğum kliniğinde dünyaya geliyor, oradan yuvaya, yuvadan okula, sonra da ya bir fabrika ya bir büroya geçiyor. Modern insan artık kendi yaşamını sürdürmüyor. Ölümü bile kendinin değil çoğu kez.
Bu gelişme nedensiz değil. İlkin, bütün yurttaşların eşit hak istemesi, başta gelen bir nedeni bu gelişmenin. Hiçbir üstünlüğe, hiçbir olağandışıya katlanılamıyor artık. Bunların hepsi bir kalemde siliniyor. Bir başka nedeni: güçlü olma isteği, güce erişme isteği. Tek kişi güçsüz kalmıştır günümüzde. Ama herkes "dayanışarak" toplu hale gelirse, yenilmez bir güç oluyor. Bir başka neden de, ekonomik bakımdan güven altında olma çabası. Ekonomik çöküntülerden, paranın inip çıkmasından, tek kişi, varoluş savaşımında yorgun düşmüştür. Yaşamını güven altına alabilmek için kitleleşme yoluna girmiştir. Böylece her alanda bir toplumsallaşma bir merkezleşme gittikçe artıyor. Giderek çoğunlukla insanlar ekonomik güvenliliklerini sağlamak uğruna, kendi kişisel özgürlüklerini bırakmaya hazır duruma geliyorlar. İşte bu gelişme ortasında varoluşculuk felsefesi sesini yükseltiyor.
Bu felsefenin getirdiği sınırsız subjektiflik, bireysellik, topluluk düşmanlığı, macera isteği, istediğini yapma özgürlüğü, bütün bunlar yığınlaşmaya karşı bu protesto açısından anlaşılmalıdır. Bütün varoluş felsefesi şu biçim altında belirir: "İnsanın kendi kendini yitirdikten sonra bütün dünyayı ele geçirmesi neye yarar?" Bundan dolayı varoluş felsefesi bir bunalım felsefesi olmuştur, bu felsefe yeni bir dizge kurmak istemiyor, tam tersine insanları karar verme durumuna getirmek istiyor; öğretmek istemiyor, yeni bir tavır alışa çağırıyor; çağı yeni bir biçimde açıklamak istemiyor, onu yargılıyor; sakinleştirmek değil, ürkütmek onun amacı; sentez de istemiyor, "ya o-ya o" karşısında bırakıyor. İşte bundan dolayı, geçen yüzyıldaki devrimin bunalım zamanında doğmuş olan bu felsefe, yine son iki dünya savaşından sonraki bunalım zamanlarında böylesine güçlü bir etki yapmış, güçlü bir felsefe akımı olmuştur. Önce Almanya sonra Fransa'da bir felsefe yazın akımı olarak biçim kazanmış bulunan varoluşçuluk, J.P.Sartre'a göre insanın bütün boyutlarını ele alan bir felsefedir.
"Varoluş, özden önce gelir" ve her bir kimseye bir öz kazandırmayı sağlayacak özgürlükle özdeştir; "insan ne ise o değildir, ne olmuşsa o'dur." İnsan kendini kendi yapar, daha önce kazandığı bazı belirlenimlerin el verdiği ölçüde kendine biçim verir,kendini oluşturur. Varoluşçuluğun Fransa'daki öteki temsilcileri de şunlardır: A.Camus, Simone de Beauvoir, Merleau-Ponty ve Gabriel Marcel.
Varoluşçuluk insanın dünyaya atılması ve bir başına bırakılmasının felsefi psikolojisi olduğundan varoluşçuluğun genel görünümü fenomolojik çerçevede hayli dağınıktır.Birey hayat kurma onu devam ettirme ve sosyal çevrede kendini kabul ettirme gibi daha bir çabanın yoğun harcandığı noktalarda ,bu kendini ayakta tutma mücadelesi içinde,derin ve insanlığın paydasını konu edinen değerlere tavrı öteye aktarılan bir sorun olarak görülegelmiştir.İnsanlık tarihinin iktidar mücadelesi tarihi olduğunu okul öncesi çağda 'orman kanunu'benzeri söylemlerle ilke olarak öğrenen yığınlar elbet sosyalleşme sürecinde dostluk ve sevgi gibi insani unsurları bir 'hayal' olarak ama ikiyüzlü sohbetlerde 'bulunmuş' bir gerçek olarak dillendireceklerdir.Mış gibi olma tradejisinin tarihteki son durağı olmayan postmodern uygarlığımız herşey boş safsatasıyla günahın içine dalmalarını açıklayamayacakları olgun kişilik imajı çizen iyi oyunculuklarlarıyla gerçekte ne uhrevi ve ne de insani kaygıları olmayanların aşkın,mistik boyutu kötülemeleri varoluşçuların es geçtiği bir durumdur.İnsani derinlikler kavranmadan hayat bir savaştır sadece.Lüks tüketim,matrak bir çevre ve güvenli bir gelecek.İstenilen bu.Oysa derin hakikatlar dünyasında hayat bu tür oyalanmalar değil daha yaşanılabilir bir dünya için başkaları için de meşru savaşını verebilmektir.
Varoluşçuluğun İlkeleri
1. Varoluş Özden Önce Gelir
"Felsefe terimleri ile anlatmak istersek, diyebiliriz ki her nesnenin bir varoluşu ve bir de özü vardır. Öz, bir nesnenin özelliklerinin değişmez bir bütünüdür; varoluşu ise evrenin içinde gerçek olarak bulunuşudur. Birçok kimse, özün önce, varoluşun sonra geldiğine inanır; bu fikir, dinsel düşünceden ileri gelir; gerçekten, ev yaptırmak isteyen bir kimsenin ne biçim bir ev yaptıracağını bilmesi gerekir. Burada öz varoluştan önce gelir. Bunun gibi, insanın tanrının yarattığını sanan kimseler de böyle düşünerek, tanrının bu işi, haklarında daha önceden sahip olduğu fikirlere bakarak yapacağı sonucuna varırlar. Tanrıya inanmayanlar ise aynı etkiden kurtulamayarak, bir nesnenin ancak kendi fikirleri ile uygun düşmesi durumunda varolabileceğini ileri sürerler. Bütün 18. yy, "insan doğası" denen, herkeste ortaklaşa bulunan bir özün varlığına inanmıştır. Varoluşçuluğa göre ise insanda -ve sadece insanda- varoluş özden önce gelir."
"Bu kısaca şu anlama geliyor; önce insan vardır, şu ya da bu olması daha sonra gelir." (J.P.Sartre, Action, 27 Aralık 1944).
Elbetteki biz, bizi insan türüne bağlayan, evrensel ya da türsel özümüzü yaratamayız; ancak, bize özgü olan, başka hiç kimsede bulunmayan bireysel özümüzü seçebiliriz. Bizim doğuştan ve özgül özümüz -"hayvan"-ve-"insan"- biz olmadan belirlenmiştir; biz insanız, işte o kadar. Bizim bireysel ya da somut özümüz sadece belli bir belirsizlik gösterir: Bizler insanız, ama hangi insan olacağız? İşte ancak bu sınırlar içinde özgüle açık bir kapı kalır.
Bununla birlikte seçme olanağının yeri gene de önemlidir. Bunu anlamak için, başlangıçla eşdeğer olan bireylerin seçmiş oldukları mesleklerin çeşitliliğine bakmak yeter. Bundan başka, içinde olduğumuz sınıfı, boyumuzu, zekamızı biz seçemezsek de hiç olmazsa, bu ham veriler karşısında takınacağımız tavır bize bağlıdır. Bir işçi, "bütün varlığı ile sınıfı tarafından koşullanmıştır..." ama "arkadaşlarının durumuna ve kendi durumuna bir anlam vermek; devrimci, ya da sinik olmayı seçmesine göre, işçi sınıfına zafer ve kazanç sağlayan ya da aşağılık duygusu içine düşüren bir geleceği, özgür olarak tanımak gene onun elindedir." Seçmediğim halde sakat olabilirim, ancak "sakatlığa bakış biçimimi seçmeden sakat olamam." (onu çekilmez, küçük düşürücü, gizlenmesi gerekli sayılabilir, herkese açıkça gösterebilir, kıvanç konusu, başarısızlıklarımın nedeni, v.b olarak görebilirim.)
2. Sınırsız Özgürlük
Her gün yaşantımız içinde yapmakta olduğumuz seçmeler ya da icatlar, en küçüğünden tutun da en büyüğüne kadar, saptadığımız ereklere, seçmesini kendimiz yapmış olduğumuz bir değerler hiyerarşisine bağlıdır. Bu ereklerin çeşitliliği yüzünden, beklenmedik toplu bir para, kimi tarafından gardrobunun eksiklerini tamamlamakla; kimi tarafından başına gelebilecek bir kazaya karşı yedek akçe olarak saklanmakla, kimi taraftan da eğlence yerlerinden de harcanarak kullanılır. "seçme, düşünüp taşınmaya bağlı değildir: düşünüp taşınmaya koyulduğumuz zaman, olan olmuş, iş işten geçmiştir."
Ancak, ereklerimizi özgür olarak seçmiş bulunuyorsak da hiçbir şey kaybolmuş sayılmaz: çünkü ereklerimiz seçmelerimizin tümüne de kumanda eder, bu yüzden, ereklerimizin özgür seçimi, özel kararlarımızın tümünün özgürlüğünü arkasında sürükler.
Varoluşa ilk vardığımız da ereklerimizi kesin olarak saptamadığımız ölçüde özgürlüğü de kurtarmış oluruz. Varolmayı sürdürdüğümüz ölçü de, ereklerimizi de ereklerimizi de seçmeyi sürdürürüz; çünkü özgürlük, bizim varoluşumuzun özüdür. Herhangi bir özel seçme dolayısıyla, daha önce yapmış olduğumuz seçmelerden biri karşımıza çıkabilir, bunun sonucu olarak, ona uygun bir biçimde alınmış her karar, onun bir yenilenmesi olarak karşılanabilir; nitekim, bütün istemli davranışlarımızı özgür olarak görmek hakkımız vardır; çünkü, onlara karar verirken kendilerini açıklayan erekleri de karara bağlarız.
3. Sorumluluk
Sartre'a göre insanın sorumluluğu, sağduyuya kalırsa, özgür olarak seçebildiklerinin çok daha ötesine geçer, hiçbir şey ona yabancı değildir: ne kişisel iç etkenliğimiz ne de dışımızdaki olaylar: ben herşeyden sorumluyum; "savaşı ben ilan etmişim gibi, savaştan sorumluyum."
Sartre ne dersin desin Polonya'nın istilasından, Fransa'nın işgalinden, Stalingrad'ın yıkılmasından kendisini sorumlu tutamayacağı ortadadır. Ama kendisine bağlı olmayan bu olaylar karşısında, pekala kendisine özgü bir tutum içine girmiştir; savaş içinde olan bir dünya da, özgür edimler ortaya atarak, bu dünyada olup biten her şeyin sorumluluğunu üstlenmiştir.
Ya da daha çok; "doğmayı ben istemedim denir hep; ama doğumum karşısında takınmış olduğum tavırla," -utanç ya da kıvanç; iyimserlik ya da kötümserlik...
4. İç Sıkıntısı
Sartre, bağımsız kişiliğinde fikrin duyguyu bastırdığı bir aydındır, bu nedenle, sıkıntı ve umutsuzluğa, bunların bir Kierkegaard'ın yaşantısında ve düşüncelerinde ya da bir G. Marcel'in yazılarında tuttuğu yeri vermez: İnsan tanrısal tüzüye inanırsa, işlemiş olduğu günahlarının düşüncesi, hiçlikten gelmek ve oraya dönmek düşüncesinden daha çok bir iç üzgünlüğü verir insana. Ona göre ise, iç sıkıntısı, seçmelerimizin kapsamından doğar.
"Herkes için geçerli bir kuralın varlığını benimseyen düşünürler, bu kuralı bir davranış kuralı olarak bellemekle sıkıntıya düşmekten kurtulurlar." diye düşünür; bir pişmanlık ve dindarlık yaşantısını seçen bir Hıristiyan, Descartes örneği üzerine aklını yönetme tasarısı kuran bir akılcı, insanı duyarlığa indirgeyerek tadımı (hazzı) seçen Epikurosçu, kararlarını doğru ve iyi bellediklerine göre verir ve belli bir güvenlik içinde yaşarlar.
Başa dön
Sponsor Linkler
Tarih: Google ve Sponsor Baglantilari
Mesaj konusu: Sizde bu bölüme reklam verebilirsiniz !
:
#
Başa dön
MetALgOds
Köşe Yazarı
Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"
Tarih: Pts May 19, 2008 9:41 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#2
egzistansiyalizm ....
sartre ın da üzerine ehemmmiyetle durduğu bir konudur ve nihilizmle ilintilidir aslında...
paylaşımın için teşekkürler
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !
http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Blackdeep
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Apr 17, 2008
Mesajlar: 57
Tarih: Pts May 19, 2008 11:38 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#3
MetALgOds demiş ki:
egzistansiyalizm ....
sartre ın da üzerine ehemmmiyetle durduğu bir konudur ve nihilizmle ilintilidir aslında...
paylaşımın için teşekkürler
evet sartrenin üzerinde durduğu konu gerçi Arthur Schopenhauer 'un yazdıklarında ufak belirtiler vardı.
Başa dön
callap
Forum Hayvanı
Kayıt: Jul 05, 2007
Mesajlar: 806
Nerden: antalya
Tarih: Cum Nis 03, 2009 9:59 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#4
Bulantı'da varoluşun dayanılmaz gerçekliğinden bahseder Sartre. Varlığın dayanılmaz hafifliği der Nietszche buna.. insanı gerçekten bulantı'ya sokan bir kitaptır Bulantı...
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pzr May 03, 2009 5:51 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#5
saçma sapan bir görüştür bu varoluşçuluk...
sartre bu varoluşçuluk olayını komünizmle falan bağlar...
herkes herşeyden sorumludur...bunun farkına varın ayaklanan falan filan...
insanoğlu sorumlu olmak istemez...sorumlu olsa bile sorumluluğunu kabul etmez...bu böyledir tabiidir...
öyle insalara bak siz sorumlusunuz herşeyden falan filan demeklede insanlar gaza gelip ayaklanmaz...
insanları gaza getirmek için sartre ın kullandığı bir şeydir şu varoluşçuluk...ama tabiki geri tepmiştir...
uzun uzun irdelerdimde bugünlük pek zamanım yok...zaten başka bir başlığa yazdım uzuncana...
bir başka güne artık...
insanoğlu yapısı gereği varoluşçuluğa karşıttır....
basit olarak böyle diyim...insanoğlu anti-varoluşçudur....
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
deathforangel
You Life To Hell
Kayıt: Jun 18, 2008
Mesajlar: 580
Nerden: istanbul-maltepe
Tarih: Pzr May 03, 2009 7:01 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#6
Değişik vandırful
_________________
HER CANLI BİR GÜN ÖLMÜ TADACAKTIR BUNDAN KAÇIŞ YOKTUR...!
Başa dön
callap
Forum Hayvanı
Kayıt: Jul 05, 2007
Mesajlar: 806
Nerden: antalya
Tarih: Prş May 14, 2009 3:07 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#7
evet ama böyle olması gerekmezmi sevgili Being_and_Death.
herkesin herşeyden sorumlu olduğu bir gezegen herşey çok güzel pıtırcık falan çok tospembe ve şirinlerane oldu ama fena olmazdı heralde
herkes herkesin ebeveyni
Başa dön
Mesajları göster:
Hepsi
1 Günlük
7 Günlük
2 Haftalık
1 Aylık
3 Aylık
6 Aylık
1 Yıllık
eskiden-yeniye
yeniden-eskiye
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Tüm saatler GMT +1 Saat
1
. sayfa (Toplam
1
sayfa)
Forum Seçin:
Bir Forum Seçin
Müzik/Genel
----------------
Metal Genel
Rock Genel
Yerli Gruplar
Yabancı Gruplar
-- Şarkı Sözleri
Türk Rock
Dış Sesler
Konser & Etkinlikler
Albüm Haberleri
Dergi Paylaşım Platformu
Müzik Market
----------------
Eleman Arıyorum!
Müzik Aletleri
Gitar / Tab
Stüdyo Prova Kayıt
Alım / Satım
Serbest ALAN
----------------
Güncel Haberler
Geyik
SERBEST KURSU
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Edebiyat
Karalamalar
Film Dizi Sinema Kültür Sanat
Internet / Bilgisayar / Teknoloji / Oyun / ..
-- Radyolar
Logmania
Komik / İlginç Resim / Video
Mekan
----------------
Mekanlar / Pasajlar
-- Cafe/Barlar
-- Tattoo ( Dövme ) & Piercing
Üniversiteler
MetalTR.NET
----------------
MetalTR.Net Hakkinda
Bu forumda yeni konular
açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap
veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy
kullanamazsınız
Powered by
phpBB
© 2001, 2002 phpBB Group
Türkçe Çeviri : Onur Turgay & Erdem Çorapçıoğlu
phpBB template by
Spectre
:: Ported for PHP-Nuke by
nukemods.com