Giriş
veya
Kayıt Ol
::
Ana Sayfa
::
Hesabınız
::
Forumlar
::
Haberler
::
Kritik
::
Fotoğraf Galerisi
::
Hosting
::
Köşe Yazıları
::
Menü
Site
Ana Sayfa
Forum
Haber Gönder
Haber Arşivi
Site Kadrosu
Extra
Hosting
En İyi 10
İnteraktif
Demo & Mp3 Arşivi
Video İzleme
Fotoğraf Galerisi
Destek
Destekleyenler
Linkekle
Bizi Öner!
İçerik
.
Yerli Gruplar
.
Yabancı Gruplar
.
Biyografiler
.
Albümler
.
Albüm Kritikleri
.
Röportajlar
.
Köşe Yazıları
.
Köşe Yazıları Arşiv
.
Dergiler
.
Etkinlikler
·
Gitar & TAB
Albüm Kritikleri
·
KORN - The path of totality
·
Hypocrisy-A Taste of Extreme Divinity (2009)
·
Cyntia - Endless World (2012)
·
Tiamat - The Scarred People
·
Moonspell Alpha Noir-Omega White.
·
Ghost - Opus Eponymous
·
Testament - Dark Roots of Earth
·
Lamb of God - Resolution
·
Volbeat Live From Beyond Hell/Above Heaven
·
Pentagram - MMXII
Kısa Haberler
[
Haber Arşivi
]
Son 10 Haber
·
100 Metal Sunar: GAEREA
[ 0 yorum - 759 okuma ]
·
Dark Tranquillity Türkiye Turnesi 2021
[ 0 yorum - 3070 okuma ]
·
SECURIS yeni Albümünü yayınladı.
[ 0 yorum - 5718 okuma ]
·
OPETH 22 Mart 2015′te İstanbul'da, 23 Mart'ta ise Ankara'da
[ 0 yorum - 13856 okuma ]
·
Blind Guardian Istanbul konseri 14 Mayıs 2015
[ 0 yorum - 14394 okuma ]
·
Blind Guardian 8 yıl aradan sonra yeniden Ankara’da
[ 0 yorum - 13726 okuma ]
·
DYING FETUS 11 HAZİRAN 2015 İstanbul'da
[ 0 yorum - 15236 okuma ]
·
Kurt Cobain belgeselinden ilk fragman geldi
[ 0 yorum - 15284 okuma ]
·
Takıntı - Buhran klibi yayınlandı!
[ 0 yorum - 16408 okuma ]
·
Wayne Static 48 yaşında hayatını kaybetti
[ 0 yorum - 17360 okuma ]
[
Devamı Haberler Bölümünde
]
Fotoğraf Galerisi
B Noktası
B Noktası
B Noktası
Heretic Soul @ Waldb ...
Heretic Soul
Heretic Soul
Heretic Soul @ Rock ...
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
[ Fotoğraf Galerisi ]
Rastgele Biyografi
Magilum
MetalTR Arama
Üyelik
Üye Olun
Kayıp Şifre
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodunu Girin:
Üyelik:
Bugün:
0
Dün:
0
Bekleyen Üyelik(ler):
3
Toplam Üye:
42,762
En Son Üye:
electric_wizard
Şu An Bağlı:
Misafir(ler):
404
Üye(ler):
0
Toplam:
404
Forumlardan
SSS
Arama
Üye Listesi
Kullanıcı Grupları
Can Sıkıntısı Giderici!
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun
Giriş
Günlükler
Günlük Kontrol Paneli
Günlüğüm
Soljenitsin Adında Bir Hain...
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Önceki başlık
::
Sonraki başlık
Yazar
Mesaj
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Sal Ağu 12, 2008 10:41 am
Mesaj konusu: Soljenitsin Adında Bir Hain...
Mesaj:
#1
Burjuva medyasında yakın zamanda ölen Soljenitsin'in hakkında methiyeler düzen haberler çıkmıştı. Bunun üstüne aslında bu hainin kim olduğunu anlatan bir yazı koymak istedim...
......................................................................................................
Nobel ödüllü Rus yazarı Aleksandr Soljenitsin'in ölümünün ardından belki de kendi ülkesinden çok bizde övgü dolu yazılar yazıldı. Oysa o kendi ülkesinde çoktandır unutulmuştu. Bir zamanlar ona hayran olanların çoğu hayal kırıklığına uğramışlardı, yüzüne bakan yoktu. Bizde ise Hürriyet'in zaten herşeyi ve herkesi beğenen suyuna tirit yazarı Doğan Hızlan'dan, Radikal'in kitap ekinde yazan sözde Rusya ve Rus edebiyatı uzmanı Alev Alatlı'dan tutun bizim yarım solcu Birgün'e dek bütün gazetelerin kültür sayfaları bu sıradan vatan hainine ve bu vasat yazar müsveddesine büyük özgürlükçü yazar, fikirleri için acı çekmiş muhalif ve hatta son peygamber gibi payeler biçtiler. Şimdi gelin bu “kahramanı” biraz yakından tanıyalım.
Gazeteler Soljenitsin'in 1945'te 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin'i eleştirdiği için hapse atıldığını yazdılar. Ancak nedense ayrıntılarını vermediler. Gerçekten de Aleksandr Soljenitsin 1945 yılı başlarında Sovyet ordusunda bir yüzbaşı olarak savaşırken arkadaşına yazdığı bir mektupta Başkomutan Stalin'i açıkça karalayan, düpedüz provokatif ifadeler kullandığı için hapse mahkum olmuştu. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun savaş zamanında, hele böylesine bir ölüm kalım savaşı sırasında bir subayın başkomutan hakkında aşağılayıcı sözler söylemesi cezasız kalmaz. Fakat burada esas mesele bu değildir. Burjuva basınının sormadığı ve gözden kaçırmak istediği nokta şudur: Bütün subayların ve askerlerin mektuplarının askeri sansür tarafından okunduğu (ve bunun açıkça bilinen, yasal bir uygulama olduğu) bir savaş ortamında bir insan yakalanacağını bile bile neden böyle bir mektup yazar? Üstelik sadece kendini değil mektubu yazdığı arkadaşını da tehlikeye attığını neden düşünmez?
Sebebi gayet basittir: Savaş daha bitmemiştir ve düşman inatla direnmektedir. Cephede hâlâ ölüm tehlikesi vardır. Oysa hapishanede ölüm tehlikesi yoktur ve savaş bitince affedilme umudu vardır. Kısacası bizim “kahraman” hapse atılmak ve postu kurtarmak istemiştir, o kadar. Cepheden bu şekilde kaçmaya ne ad verilmesi gerektiğini okurların takdirine bırakıyorum. Bizim “kahraman” ise daha sonra bu hareketine ideolojik bir kılıf uyduracaktır. Bu arada dikkat ediniz, eğer Stalin gerçekten bir diktatör olsaydı, böyle savaş zamanında kendisine ihanet edenleri herhalde kurşuna dizdirirdi. Ama Stalin bir diktatör değildi ve Sovyetler Birliği de bir hukuk devletiydi. Elbette yanlışlar da vardı, dürüst insanların cezalandırıldığı da oluyordu, ancak yasal prodesür uygulanmadan, açıkça mahkeme edilmeden kimse ceza almıyordu. Yargısız infazlar yoktu. Bu arada aslında kurşuna dizilmeyi hak eden Soljenitsin gibi hainler de kurtulabiliyorlardı.
Fakat Soljenitsin'in hainliği burada kalmaz. Tutuklandığı zaman mektubu yazdığı arkadaşı Nikolay Vitkeviç'i, K. Simonyan'ı, başkalarını ve hatta kendi karısı Natalya Reşetovskaya'yı “antikomünist”, “halk düşmanı” vb olarak ihbar eder. Böylece ihbarcı-itirafçı kariyerine başlar. Kendisi 8 yıl, ihbar ettiği kişiler de çeşitli hapis cezaları alırlar. Peki bizim “kahraman” hapiste nasıl koşullarda yaşamıştır? Şu meşhur Stalin “zindanları” nasıl yerlerdir? Kendi ağzından dinleyelim: “Hayat rahattı – satranç takımları, kitaplar, temiz yatak takımları. Hayatımda bu kadar iyi uyumamıştım. Yerler parke... Bu merkezi siyasi hapishane sanki tatil yeri...” (GULAG Takımadaları, cilt 1, Bölüm 5). 1952 yılında Kazakistan'da Ekibastuz'da hapis yatarken bir açlık grevine katılır ama çabucak bırakır, yine arkadaşlarına ihanet eder. Bütün hapisliği boyunca Vetrov takma adıyla ihbarcılık yapar. 1953'te hapisten çıkar, Kazakistan'da öğretmenlik yapar ve 1957'de resmen rehabilite edilir, Rusya'ya döner. O sırada iktidarda Nikita Hruşçov vardır ve Hruşçov Stalin'den ölümüne nefret etmektedir. Hruşçov'un açtığı anti-Stalinist kampanya Soljenitsin'i heycanlandırır. Hruşçov gibi o da Stalin'den intikam almak istemektedir. 1959'da İvan Denisoviç'in Hayatında Bir Gün'ü yazar. Romanın 1962 ve 1963'te en popüler dergilerde yayınlanmasıyla kısa sürede tanınır.
Burada konudan biraz uzaklaşıp Hruşçov'un Stalin'den neden nefret ettiğine de değinelim. Şüphesiz birçok sebebi var ama burada bu nefretin bizde hiç bilinmeyen, tamamen kişisel bir yanından söz edelim. Hruşçov'un oğlu Leonid savaş uçağı pilotudur ancak alkoliktir. Leonid 1941 yılı başında alkolün etkisiyle adi bir suç işler fakat nüfuzlu babası sayesinde mahkemeye çıkmaktan kurtulur. Daha sonra yine bir içki aleminde bir cinayet işler, bu kez arkadaşı Stepan Mikoyan'ın tanıklığı ile 8 yıl ceza ile kurtulur, cezasını cephede savaşarak çekecektir. Leonid bir gün uçağıyla Almanlara doğru uçar ve kaybolur. Daha sonra Almanlara esir düştüğü duyulur. Ancak bilerek esir düştüğüne dair kuşkular doğar. Nitekim esirlikte Hitler'in anti-Sovyet propagandasına katılması üzerine kuşkular kesinleşir. Bunun üzerine Stalin Leonid'in yakalanarak Moskova'ya getirilmesini emreder. Sovyet karşı-istihbaratı “Smerş” büyük bir başarıyla Leonid'i ve hakkındaki belgeleri Alman topraklarından alıp Moskova'ya getirir. Doğal olarak askeri mahkemeye çıkarılır. Mahkeme Leonid'e idam cezası verir. Hruşçov bunun üzerine Politbüro'ya başvurur ve Leonid'in cezasının hafifletilmesini ister. Stalin konunun Politbüro'da görüşülmesini kabul eder. Politbüro toplantısında ilk olarak Smerş'in komutanı Korgeneral Abakumov raporunu sunar ve salondan çıkar. Daha sonra Politbüro aday üyesi, Moskova il ve merkez ilçe parti sekreteri, Kızıl Ordu Siyasi Kısım şefi Aleksandr Şçerbakov konuşur ve yasalar önünde eşitliğe vurgu yaparak nüfuzlu babaların oğullarını affetmenin doğru olmayacağını, bunun halkta çok kötü bir etki yapacağını ve mahkemenin kararının doğru olduğunu savunur. Ardından KGB başkanı Beriya konuşur, Leonid'in önceki suçlarından bahseder ve zaten iki kez affedilmiş olduğunu hatırlatır. Sonra Politbüro üyeleri Molotov, Kaganoviç, Malenkov konuşurlar. Hepsinin görüşü birdir: Mahkemenin kararı yerindedir. Son olarak Stalin konuşur. Gerçekten zor bir durumdadır. Kendi oğlu Yakov da Almanlara esir düşmüştür. Ancak Yakov düşmanla işbirliğini reddetmiştir. Stalin şöyle der: “Nikita Sergeyeviç [Hruşçov] güçlü olmalı ve yoldaşların görüşünü kabul etmelidir. Aynı şeyi benim oğlum da yaparsa bir baba olarak derin acı duysam bile bu adil kararı kabul ederim!”. Bu noktada Hruşçov Stalin'in önünde diz çökerek yalvarır, sinir krizleri geçirir ancak “diktatör” Stalin kararından vazgeçmez. İşte o andan itibaren Hruşçov Stalin'den ölesiye nefret eder. Nitekim Stalin'in ölümünden sonra iktidarı ele aldığı zaman o günkü Politbüro toplantısında olanların hepsiyle hesaplaşır: Önce Beriya'yı kurşuna dizdirir. Sonra Abakumov'u 1954 sonunda uydurma bir davadan idama mahkum ettirir ve idam kararından sonra iki haftalık Yüksek Sovyet'in affetme yetkisini kullanabilme süresini beklemeden hemen infaz ettirir. Sonra oğlunu Almanya'dan kaçırma operasyonunu yönetmiş olan Tümgeneral Pavel Sudoplatov'u 15 yıl hapse mahkum ettirir. Molotov, Malenkov ve Kaganoviç'i partiden ihraç eder. Elinden bir tek Aleksandr Şçerbakov kurtulmuştur, çünkü o daha 1945'te ölmüştür.
Şimdi gelelim tekrar Soljenitsin'e. 1963 yılında SSCB Yazarlar Birliği'ne kabul edilmiştir, Moskova'ya taşınmıştır, bir Moskviç araba almıştır, popüler olmuştur, en prestijli dergilerde yazmaktadır. Hruşçov yazarlarla toplantısında herkesin içinde onu övüp ötekilere saldırmıştır. Öyle ki İlya Ehrenburg neredeyse kalp krizi geçirmiştir. Bizim “kahraman” ise sessizce izlemiştir. Ancak henüz istediği yerde değildir. O yıllarda kamp ve esaret edebiyatı modadır ve başka yazarlar da vardır. Soljenitsin ise onların arasından sıyrılıp en yüksek edebi ödül olan Lenin Ödülü'nü almak istemektedir. Nitekim ödüle aday gösterilir ancak bir türlü alamaz, çünkü bu sırada 1964'te Hruşçov görevden alınır ve yerine Brejnev geçer. Anti-Stalinist kampanya hız keser. Soljenitsin'in kitapları eskisi gibi kolay basılmamaya başlanır. İşte bu noktadan itibaren Soljenitsin de dünyaya küser ve tamamen anti-Sovyetik yazılar yazmaya başlar. 1965 yılında bir romanının el yazısına KGB el koyar. Ancak Soljenitsin edebi dergilerde yazmaya devam eder. 1968 yılında iki romanı ülke dışında Batı'da basılır. Bu arada KGB'nin el koyduğu yazılar arasındaki bir piyesi açıkça anti-Sovyetik propaganda amaçlıdır. Piyes görüş bildirmeleri için yazarlara verilir. Nobel ödüllü Mihail Şolohov'un yorumu şöyledir: “Yazarın hastalıklı boyutlardaki utanmazlığı çarpıcı... Biçimde çaresiz... İçerik ise hiç sorma. Bütün komutanlar ya iflah olmaz alçaklar ya da tereddütler içinde gidip gelen ve hiçbir şeye inanmayan insanlar... Neden Rus ve Tatar askerleriyle alay edilmiş? Neden vatan haini Vlasovcular Rus halkının isteklerini ifade eden kişiler olarak övülmüş? Eğer Soljenitsin psikolojik olarak normal ise, o zaman o bariz ve hınç dolu bir Sovyet düşmanı.” 1969 yılında Gulag Takımadaları'nı bitiren Soljenitsin onu da yurtdışına uçurur. Yazarlar Birliği ile arasındaki polemiği de derinleştirir. Soljenitsin artık açıkça hesabını Batı'ya göre yapmaktadır. Nitekim beklediği olur 1970 yılında Nobel ödülünü kazanır. Bu arada 1968'den beri bir sevgilisi de vardır, Natalya Svetlovaya. Nobel'i aldığını öğrendikten sonra o zamana dek kendisi için her türlü özveride bulunmuş olan karısı Natalya Reşetovskaya'yı boşamaya kalkar, kadın kendini zehirler, ölümden döner.
1973 yılında SSCB Yazarlar Birliği'nden ihraç edilir. Ancak Soljenitsin artık zaten yurtdışına çıkma planları yapmaktadır. Yazalar Birliği'nden başkar yazarlar da ihraç edilir ancak Soljenitsin onlar için yürütülen kampanyayla ilgilenmez. 1973 sonunda Paris'te Gulag Takımadaları'nın birinci cildi yayınlanır. Bu roman uyduruk söylentilerle doludur. Soljenitsin Stalin'in “kurban”larının sayısının 66.7 milyon kişi olduğu yalanını uydurur. Oysa perestroyka zamanında oluşturulan komisyon 1921-1954 yılları arasında siyasi sebeplerden dolayı çeşitli sürelerle hapse ve idama mahkum olanların sayısının 3.7 milyon ve bunlardan idam cezası alanların da yaklaşık 800 bin kişi olduğunu tespit eder. Daha önce kendisi de 40 milyon gibi fantastik rakamlar vermiş olan tarihçi Medvedev en azından açıkça özür diler, Soljenitsin ise her zamanki gibi utanmaz ve yüzsüzdür.
1974'te vatandaşlıktan atılır ve sınırdışı edilir. Soljenitsin bir kahraman gibi Avrupa ve ABD'yi gezer. ABD'ye övgüler yağdırır. Açıkça “ABD dünyadaki en yüce gönüllü ve en cömert ülkedir... Lütfen iç işlerimize daha fazla karışın” der. İspanya'da faşist Franco rejimi destekler çünkü ona bu rejim “hıristiyanlık” ilkesine dayanmaktadır ve İspanyollara “mutlak özgürlüğü” vermektedir. Soljenitsin'in ultra sağcı beyanları öyle bir hal alır ki Batı basınında onun psikolojik sağlığını sorgulayan yazılar çıkmaya başlar. Newsweek ABD başkanı Nixon ile dışişleri bakanı Kissinger arasında şöyle bir konuşma geçtiğini yazar: Nixon: “Soljenitsin Barry Goldwater'dan daha sağcı yahu!”. Kissinger: “Hayır, sayın başkan. O çarlardan daha sağcı.” Soljenitsin ve benzeri sözde muhalif (“dissident”) güruhu Nobel ödülünü aldığı halde Sovyetik ve komünist olarak kalan Şolohov'dan nefret ediyordu, bu yüzden Şolohov'un başlıca romanı Durgun Don'u onun yazmadığı yalanını uydurdular.
Soljenitsin'in bütün günahlarını, bütün patolojik beyanlarını sıralamak için burası yeterli değil. Son olarak 1993'te Yeltsin parlamentoyu bombaladığı zaman ne söylediğini aktaralım: “Komünizmle mücadelede bu kaçınılmaz bir etap”.
CANDAN BADEM -
www.sol.org.tr
Başa dön
Sponsor Linkler
Tarih: Google ve Sponsor Baglantilari
Mesaj konusu: Sizde bu bölüme reklam verebilirsiniz !
:
#
Başa dön
v_woolf
Geçerken Uğrayan
Kayıt: Aug 22, 2008
Mesajlar: 8
Tarih: Pzr Ağu 24, 2008 3:47 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#2
ilginç, okunmaya değer. insanlarda neye güvenip güvenemeyeceğini bilmiyor artık. hoş Cengiz Aytmotov öldü kimsenin ruhu duymadı Soljenitsin öldü ulusal yas ilan etti basınımız
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Pzr Ağu 24, 2008 5:26 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#3
Nobel ödüllü, ünlü komünist yazar Şolohov bile bu adama ne laflar etmiştir...
Başa dön
rebeccaana
Veled-i METAL
Kayıt: Feb 06, 2008
Mesajlar: 151
Tarih: Pzr Ağu 24, 2008 5:37 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#4
konulan yazı çok açıklayıcı olmuş,bu şahsın karakterini ne niyetlerini çözümlemek açısından...solda okumuş çok beğenmiş idim o vakitlerde.
Başa dön
darlene
Zehir Hafiye
Kayıt: Jul 01, 2008
Mesajlar: 222
Tarih: Pzr Ağu 24, 2008 8:52 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#5
bizim kadar kraldan çok kralcı bi millet görmedim
Başa dön
Aton
Veled-i METAL
Kayıt: Apr 07, 2007
Mesajlar: 151
Nerden: uzak çok uzak bir galaksiden
Tarih: Sal Ağu 26, 2008 8:53 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#6
Böyle huysuzlar boldur ve daima popülerdirler. Anarşizmde de Ayn Rand diye bir tip var bunun kopyası o da Amerikan hayranı,bir şampiyonoda sırf rus diye rus satranç ustası hakkında atıp tutup satranç ddersi veren acaip bbir adamdır ve resmen filozof muamelesi görür. Post modernizmin popülist, şovenist maymunları.
_________________
.[-h(bar)2/2m]d2.y+u.y=e.y
ekindron vanehedris asohimdor
Herkes bir yönüyle haklıdır ancak nerede ne kadar haklı olduğunun farkında değildir.
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Pts Eyl 29, 2008 3:32 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#7
Sistem adamları.
Türkiye'de de böylesi bol. Taraf ekibi, Radikalden bazı tipler vs vs...
Başa dön
Ateist
Kayıt: Sep 24, 2005
Mesajlar: 630
Tarih: Pts Ekm 13, 2008 11:37 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#8
Alıntı:
Soljenitsin'in bütün günahlarını, bütün patolojik beyanlarını sıralamak için burası yeterli değil.
Belki de; Sayın Candan BADEM Soljenitsin'i hiç sevmiyordu. Belki de bunlar birer "söylemden" öte şeyler değildir. Çünkü ne Soljenitsin tarafının ne de anti-Soljenitsin tarafının bahsettikleri belgeli yada kanıtlı değil.
- Soljenitsin iyi bir adamdı.
- Hayır! Lanet olası bir pislikti!
Saygılar..
Başa dön
Mesajları göster:
Hepsi
1 Günlük
7 Günlük
2 Haftalık
1 Aylık
3 Aylık
6 Aylık
1 Yıllık
eskiden-yeniye
yeniden-eskiye
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Tüm saatler GMT +1 Saat
1
. sayfa (Toplam
1
sayfa)
Forum Seçin:
Bir Forum Seçin
Müzik/Genel
----------------
Metal Genel
Rock Genel
Yerli Gruplar
Yabancı Gruplar
-- Şarkı Sözleri
Türk Rock
Dış Sesler
Konser & Etkinlikler
Albüm Haberleri
Dergi Paylaşım Platformu
Müzik Market
----------------
Eleman Arıyorum!
Müzik Aletleri
Gitar / Tab
Stüdyo Prova Kayıt
Alım / Satım
Serbest ALAN
----------------
Güncel Haberler
Geyik
SERBEST KURSU
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Edebiyat
Karalamalar
Film Dizi Sinema Kültür Sanat
Internet / Bilgisayar / Teknoloji / Oyun / ..
-- Radyolar
Logmania
Komik / İlginç Resim / Video
Mekan
----------------
Mekanlar / Pasajlar
-- Cafe/Barlar
-- Tattoo ( Dövme ) & Piercing
Üniversiteler
MetalTR.NET
----------------
MetalTR.Net Hakkinda
Bu forumda yeni konular
açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap
veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy
kullanamazsınız
Powered by
phpBB
© 2001, 2002 phpBB Group
Türkçe Çeviri : Onur Turgay & Erdem Çorapçıoğlu
phpBB template by
Spectre
:: Ported for PHP-Nuke by
nukemods.com