[Röportaj] 1349 ve Black Metal
Tarih: 11.02.2008 Saat: 10:18
Konu: Röportaj



Google mapten temin edilmiş bir kopyanın rehberliğinde aşılmış olan destansı yokuşun sonunda mekânda telefonla konuşan Archaon (Idar Burheim) – gitarist, kendine ürettiği metal müzik kadar siyah bir kahve ve röportajı gerçekleştirmek üzere olan Baz Anderson’a da en sertinden bir bira ısmarlayıp kendilerine katılan Seidemann (Tor Risdal Stavenes) – bassist ile corpsepaint, satanizm, klise imhaları ve black metalin ilginç bulunan diğer noktaları hakkında koyu bir sohbet gerçekleştirdiler. Karanlığın açıklığa kavuşturulduğu röportaj…




[Röportaj için Haberin Devamını Tıklayın!]





Barry: grup içerisindeki pozisyonunuzdan ve kendinizle ilgili herşeyden bahseder misiniz?

Archaon: gitarist [Idar Burheim]

Seidemann: bassist [Tor Risdal Stavenes]

Barry: 2003–04–05 senlerinde az bir zaman aralığıyla 3 albüm çıkardınız. 2007 senesinde turnelere katılıp festivallerde bulundunuz. Peki; gelecek için planladıklarınız neler?

Archaon: geleceği de bir takım üretimler için bağladık. Kasım ayı süresince stüdyoda provasını gerçekleştirdiğimiz yeni materyalimiz için fazlasıyla zaman geçirdik. Gelecek çabamız için zaman gelmiştir ve belkide 2008 senesinde kendisini…

Barry: yayınlayacak mısınız?

Archaon: evet neden olmasın; ama daha öncesinde ‘Hell fire’ [25 Ocak 2005] albümünü, özel ambalajı; kapak koruması ve herşeyiyle yeni baskısını gerçekleştireceğiz; fakat bu önceki basımdan daha fazla kazanacağız anlamını taşımıyor! Aslında, son Avrupa turnesi ve buna ilaven Tjalve [eski, kurucu üye (André Kvebek) – gitarist],tüm gitaristlerle gerçekleştireceğimiz turnenin kapsamında bulunan playlistten beş parçayı içeren bir canlı albüm oluşturduk. Böylece elimizde ilave 5 parçadan oluşmuş ekstra bir disk ile birlikte iki disklik canlı bir materyal oluştu yeni albümden önce.

Barry: Hellfire kendisinden en çok gurur duyduğunuz materyaliniz mi? Diskografi arasında tercihlerinizi oluşturan üretimleriniz var mı?

Seidemann: gerçekte benim favorim ‘Beyond The Apocalypse’ [4 Mayıs 2004] ürettiklerimizin hepsini seviyoruz; ama Beyond The Apocalypse’in bana olan yakınlığı diğerlerine göre daha fazla.

Archaon: Seidemann’ın burda neden bahsettiğini gerçekten anlıyorum; oldukça büyük bir evreydi, bildiğin gibi albümler arasındaki zaman boşluğunda işlerimizi yerine koyan bir albüm niteliğindedir. 1997 senesi civarında kadro işlemeye başladı ve sonrasında demo için kayıt almaya koyuldular, daha sonra…

Seidemann: Frost [Kjetil Haraldstad – davul]Archeon ile birlikte gelinceye kadar 1999–2000 senelerinde bir çift eski demodan başka gerçek anlamda ürettiğimiz hiçbir şey yoktu. Daha sonrasında Holocaust Records aracılığıyla demolarla aynı türün dâhilinde olan bir EP yayınladık.


Archeon: evet; daha sonrasında mini bir CD holocaust şirketi üzerinden yayınlandı… Hâlâ piyasada yer alan bir üretim; fakat kendisinden yasal bir ürün olarak nedense gurur duyup benimseyemiyoruz, bu yüzden unutun onu gitsin!

Seidemann: o kısım geçmişte kaldı. Fakat 2001 senesinde ‘Liberation’ ı kaydettik…

Archeon: şubat ve mart aylarında özellikle de şubat ayında aynı şirket, Holocaust Records ile birlikte yeni materyalimizi kaydetmek için hazırdık; fakat bazı farklı nedenlerden dolayı şirket ile yollarımızı ayırmak zorunda kaldık ve daha fazla zorlanarak yolumuza devam ettik… Uzun bir arayıştan sonra Candlelight Records u bulduk ve 2003 yılında albümümüzü yayınlamayı başardık; görüyorsunuz ki yeni bir üretimi yayınlamak için iki seneyi aşkın üzerinde çalışarak zaman geçirdik, böylece ‘Beyond The Apocalypse’ [4 Mayıs] 2004 senesinde yaylanarak yayınladık; fakat bu süreçte kaybettiğimiz zaman dolayısıyla ‘Hellfire’ için yeterli materyal üretemedik, fakat durumu daha karmaşıklaştırmadan çözebildik. Bir yıl içerisinde gelecek albümümüz ‘Hellfire’ı çıkardık ve kendi adıma konuşacak olursam gerek şarkı yazılımından, gerek tüm içeriğiyle şarkılardan, gerekse yapımdan fazlasıyla guru duyduğum bir çalışma oldu; fakat "Beyond The Apocalypse’i" karşıma aldığımda bu çalışmalardan bir tanesini favorim seçmek benim için gerçekten zor zamanlar teşkil etti; çünkü ‘Beyond The Apocalypse’ bir sonraki için bir hamlık dönemiydi ve şarkıların yapılaştığını; albümle bir takım oluşturduklarını ve o zaman dâhilinde bulunduğumuz yerin fazlasıyla iyi olduğunu ve Hellfire’ın diğer albümlerimizin bir yansıması olduğunu düşünüyorum. ‘Liberation’ var olduğu dönemde olması gerektiği yeterlilikte bir albümdü; ama "Beyond The Apocalypse" o dönem sıyrılan ve bugün de bu sivriliği gösteren bir materyaldir- o, her zaman devam eden bir ilerlemenin göstergesi olan bir evrimdi!

Barry: ilk albümünüz yapım açısından daha deneyimli ve farklı bir sound içeriyor…

Seidemann: evet; bu kasıtlı yapılan bir durumdu, çünkü üretim aşırısı palavraların hepsini defetmekte bize yardımcı olan devasa bir materyal çıkartmaktı amaç. Tabîiki de tiz bir albüm olan fazlasıyla tiz ve davulu soundunda barındıran ‘liberation’da’ gerçekleştirdiğimizi ‘Beyond The Apocalpse’de de gerçekleştirmemiz herhangi bir etki oluşturmayacağından yapılmış olan büyük bir aptallık olurdu.

Barry: ikinci albümde daha temiz bir yapım kullanma kararını nasıl aldınız?

Seidemann: temel olarak söylemek gerekirse; müzisyen olarak geliştiğimiz sürece materyallerimiz her zaman karmaşık yapıda olacaklar, ‘Liberation’ albümünü gerçekleştirdiğimiz şirketle birlikte kalmak tüm detayların kaybolumasına neden olmaktan başka bir işe yaramazdı; bu yüzden tahminimce daha temiz bir yapımı ‘temiz’ olmayan kahrolası pislik bir sound için istedik.

Archaon: ‘Liberation’ ve ek olarak ‘Beyond The Apocalypse’ da duyduğun yalın sound grubumuzun hem müzikalite, deneyimli yapım, şarkı sözleri hem de yüksek düzeye ulaşmış herşey açısından fazlasıyla iyi olduğunu gösteriyor.


Barry: sahnede sizlerle birlikte her daim corpsepaint ve ondan geri kalanı da mevcut…
Archaon: evet.

Barry: bunun herhangi bir anlamı var mı? Herhangi bir şeye olan övgü mü? Neyle ilgili? Bu aralar türdeş grupların bunu kullanmadığını görüyoruz, bir kısmınız bunu kullnıyor demek, daha özet olacak…

Archaon: bu, tüm mücadelelere eşlik ediyor; ortaya koyuyor hepsini…

Barry: evet haklısın; fakat tüm black metal grupları cropsepaint i kullanmıyor…
Archaon: bu, biz ve ruh halitimiz için gerek duyduğumuzdur; 1349’un yansıtmakta gerek duyduğumuz yolu daha çok ayinsel bir nitelikten geçmektedir. Görsel taraftan, bir topluluğu izlediğinde olması gereken sadece müzikle alakalı olmamalı; diğer bir açıdan albümü satın alıp dinlemekte kâfi sayılır-neredeyse albüme yakın bir performansımızın olduğunu düşünüorum-ama size hızla çarpan bir takım görsel şeyler isteğinizle yapmayı amaçladığınız, farklı deneyimlerle dolu tüm bir gecede vermek istediğinizdir ve corpsepaint kullanmak, bahsettiğimiz şeylerin karanlık tarafıyla ilişkilendirilmiş gibidir. Müziğin etkilerini ve yapmak istediğini %100 gerçekleştirmek için gerekli olan ruh halini kurmakta çaba gerektirir gibidir.

Barry: besbelli ki black metal ‘norveç blakc metal’, satanizm, kilise yangınları ve geri kalan diğerleri ile birlikte en tartışılan metal türüdür. Buna karşı ayakta kalmayı nasıl başarıyorsunuz?

Seidemann: bu kesinlikle bir bu türün bir tarif sorusu; fakat eğer satanism Tanrı’ya taparmışcasına şeytana tapmaksa, o zaman cevaba kolayca varamayız. Daha fazlası LaVey’in [Anton Szandor LaVey] mizacı bir özdü, öze olan bir ibadet, kendine özgün şeyler yapmak ve kendine özgün bir yoldan ilerlemektir; tabiki gelenek içerisinde bizler buyuz, söylemek istediğim filozofça düşündüğümüzde hepimiz birer satanistiz; fakat dinsel açından değiliz. Dine karşıyız belki; ama 1349 olarak dine veya politikaya karşı yıkıcı değiliz.


Archaon: Seidemann’in vurguladığı gibi bu tamamen tarifle alakalı; çünkü bir şeytan hayatıma sapladığı boynuzları ile hiç bir şey yapmak istememiştir. Fakat bildiğin her dönemde bununla yüzleşmişizdir:

50li dönemlerden geriye baktığımızda tüm rock’n’roll grupları Elvis ile birlikte satanist olarak suçlanmıştır ve Rolling Stones, Rock’n’Roll ve sex durgs[70li dönemlerdeki hippi karşıtı punkrock akımı] ile birlikte de bu devam etmiştir. Bu üretim şeytanın müziğiydi; Led Zeppelin ve Deep Purple ile birlikte 70li dönemlerde de süre gelmiştir ve tabiki 80li dönemlerde W.A.S.P ile…

Seidemann: bu durumu ilk yaşadıkları an Robert Johnson’ın [1911–1938] kavşakta ruhunu şeytana sattığı andı, epey geçmişte kalan bir an!

Archaon: kişiliğin filozofik bir yansıtmasıdır. Tüm şeyler bir tarafa, burda bütün black metal gruplarından uzak bir düşünce tarafı var; ama biliyorum ki, çoğu black metal grubunun sahne üzerinde yarattıkları, sadece korkularıyla yüzleşiyormuş gibi yapmanın ötesinde bir şey değil! Çoğu insan kendinden yana olan gerçeklerle yüzleşemez. Sizlerin kendinizde buna dâhil şeytani bir taraf bulduğunuz bizler, gerçekleştirebildiğimiz ama sizlerin çaresizce hayatınızın her gününde gerçekleştirmekten hoşlanmadığınız, insanın sadece doğasıdır!

Seidemann: evet, hıristiyanlık ve diğer dinler içimizdeki karanlık tarafı her zaman inkâr etmiştir. Eğer sizlerde bunu kabullenemiyorsanız o zaman kliseye gidin ve küçük yalanınızla yaşamaya devam edin!

Archaon: bunu kabullenmek dar görüşlü bir yolda yaşamaktan daha kolay diye düşünüyorum!

Barry: Norveç’te 90lı yıllarda yaşanmış olan klise yangınları hakkında ne düşünüyorsunuz, bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Seidemann: kısacası o zamanlar güç bir durummuş; fakat Hıristiyanlığa karşı açılan savaşa hiçbir yararı dokunmadı; sadece Hıristiyanları kamoyunun desteğini kazanarak güçlendirdi. Bu yüzden nitelendirmek gerekirse; klise yakmak sadece aptallığın bir nişansedir; bunun yanı sıra Norveçli sahneler için promosyon getirisi de oldu tabi.

Archaon: evet; ticari fikir içerisinde…
Seidemann: evet; ticari açıdan bu bir dahi işiydi; fakat şuan gidipte bir kliseyi yakmak isteyeceğim son şey olur!

Archaon: böyle bir şey karşısında fikrini açığa vurmak oldukça zor bir durum gibi; çünkü bu aynı zamanda ticari bir durum. Bildiğin gibi burda, ilk zamanda olduğu gibi olma maksadından farklı şeylerin gelişmiş ve oluşmuş olması olası; fakat burda her zaman herşey için bir ilk zaman vardır ve bu ilk zaman ikinci zamanla arasında hiçbir zaman bir benzerlik taşımaz, bunun farkında olmanız gerek! İlk olarak kendimi black metal arenasında tanıtmadım, metal piyasasına sundum evet; ama black metal piyasasında değil! İlk senelerde dışardaki black metal piyasasını inceledim, 90lı yılların ortasında black metale giriş yaptığımda, geçmişinden nefret etmedim; ama bunu savunma kapsamına hiç dâhil olmayacağım. Bugün bu çok farklı bir dönemin temsili!


Barry: black metalin sizler için çok önemli olduğunu görebiliyoruz; hiç başka bir metal türünde aktif olduğunuzu hayal ettiniz mi?

Seidemann: tabîikide!

Archaon: evet; farklı birçok türde hemde…

Seidemann: fakat kalbime en yakın olan black metal. Herkes gibi bende gençken, 80li yıllarda metal müziği dinlemeye başladım sonrasıda death metal ve farklı bir takım şeylerin farkına vardım. Evet; farklı bir takım şeyler vardı; ama bana hiçbir şey vermiyordu. Bilirsin “gerçekten iyi” demek gibi bir şeyden öteye gidemiyordum ve daha sonra black metali duyduğumda içimde tınlayan, derinlikti.

Barry: hangi grupları içselleştirdiniz?

Seidemann: beni bu türe davet eden öncelikli gruplar tabîikide Burzum, Mayhem, Enslaved’in ilk ürünleri, Emperor; kasetlerini değiş tokuşla paylaştığımız eski zamanlar oldu. Birşeyleri elde etmiş olmak ve “bu nedir?” soruma karşılık “dinle ve gör” cevabından hoşlanırdım.

Barry: şu sıralar download işlemi gündemde, insanlar metal müziğinde artık oldukça kolay ulaşılır bir tür olduğunu söylüyorlar. Download etmeye hiç cesaret ettiğin oldu mu?

Archaon: download hem olumlu hem olumsuz yönler taşımakta.

Barry: ya da şöyle sorayım; gerçekten bu durum hakkında düşünüpte canının sıkılmadığını söyleyebilir misin?

Seidemann: download etmek, satışlara zarar vermekte; ama bunun yanı sıra duymak istemeyen insanlara da bu müziği yaymakta. Ama olumlu ve olumsuz yanların olmasından dolayı bu konudaki fikrimi açığa basitçe vuramayacağım!

Barry: sizin üç albümünüzü download ettim dersem…

Archaon: bunu gerçekten yaptın; öyle mi?

Barry: evet yaptım [gülüşmeler]
Archaon: [şakayla] o zaman param nerde?
Barry: ama sonradan hepsini satın aldım.

Seidemann: hepsi bu kadar mı?
Barry: bileklik ve gömlekte…
Seidemann: bir fan ya da herhangi bir metal müzik dinleyicisi download ettiği bir 1349 albümü hakkında, “bu ne zırvalık” gibi bir yorumda bulunuyorsa; kendisi satın almaktan önce download a başvurduğundan dolayıdır. Yorum yapabilmek öncelikle orijinal materyalin satın alınmasından geçmelidir!



Archaon: bu durum içerisinde bulunan bizler için anlam şudur: eğer Metallica gibi bir gruptan bahsediyorsak, sahip olmak istediğiniz daha farklı şeyler vardır; ticari ve pazarlama etkisi bizim sahip olduğumuzdan daha fazla olan şeyler… Bunun için yaptığımız onların uyguladığından bütünen daha farklı seviyeler içeriyor. Müziğe karşı olan bağlılığı hala taşıyorlarsa ki bahsettiğimiz onların kârlılığın artmasına ihtiyaç duyan büyük bir ekonomik mekanizma içerisinde yol aldıkları; bu yüzden diyebilirim ki biz çok farklı bir yolda ilerliyoruz!

Barry: black metalin ana amacını kenara itme çabasında olan Satyricon ve Dimmu Borgir gibi gruplar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Seidemann: onlara iyi şanslar diliyorum!
Archaon: Dimmu Borgir’ın materyallerini oldukça beğeniyorum, gerçekten heavy metal dalında profosyenel ürünler; ama yaptıkları sadece heavy metal!

Barry: o zaman onları gerçek bir black metal grubu olark görmüyor musun?
Archaon: ‘gerçek?’
Seidemann: ‘gerçek?’
Archaon: ‘gerçek?’ her ne olursa olsun onların black metal sıfatında olduklarını düşünmüyorum. Piyasa Nightwish gibi bunu kendinden uzakta tutan gruplara sahip, demek istediğim onaların Nightwish ile benzer olduğu değil; ama ürettikleri heavy metalin karanlık tarafı sadece! Kötülemek için ifade etmiyorum; yaptıkları konusunda gerçekten profosyoneller. Satyricon, daha çok rock’n’roll türünde materyaller yapıyor ve…

Seidemann: eğer bu onların yapmak istedikleriyse, bırak yapsınlar. Anlatmak istediğim; eğer burda, black metal arenasında büyük olan kişiselliğin bulunmasıysa; o zaman bırak lanet olası neyi yapmak istiyorlarsa yapsınlar. Bundan hoşlanabilirsin ya da hoşlanmazsın, çoğu çekememezlikle alakalıdır; çoğu insan oldukça berbat gruplarda çalıyor ve hiçbir satışta bulunamayıp asla canlı bir sahnede çalamıyor. “satyricon’a bakın ne kadar fazla satış yapıyor” defolun ve gidin biraz prova yapın ve iyi bir gruba üye olmayı deneyin, belki o an bir yerlere gelebilirsiniz; ama bireysellikte herşey bitti!

1349, sohbeti burada yarıda bırakıp platforma çıkıp gelecek sahne için soundcheck aldılar ve bir süre sonra röportaja kaldıkları yerden devam etmek için döneceklerini söylediler. Dönüşleri üzerine, biraz Hellfest ve Wacken sahneleri hakkında konuşup daha yoğun ve küçük mekânlarda çalmayı ne amaçlardan dolayı tercih ettiklerini sorup soundun nasıl değiştiği hakkında konuşmak için röportaja devam ettik!

Barry: corpsepaint uygulamış olan fanlarınızın konserlerinize geldiği hiç oldu mu?

Archaon: bunu sorman gerçekten çok komik, son Amerika turnesinde oldukça tuhaf şeylerle karşılaştık. Turnenin ses teknisyenleri sahne boyunca platforma geldiler ve şov sonrasında yanıma gelip, “Archaon! Burda sizin makyajın aynısını kendilerine yapmış iki herif vardı” dedi. Bu daha öncesinde tecrübe etmediğim oldukça tuhaf ve bir o kadar eğlenceli bir durumdu. Onları bulmak için dışarı koştuğumda çoktan gitmişlerdi.

Barry: corpsepaint i şovunuz esnasında kullanıyorsunuz; peki ya sahneden sonra?

Seidemann: evet, sahnedeki hazırlığımız ve ruh halimizin bir parçası.


Seidemann Tor Risdal Stavenes
Archaon: maddi Dünya’daki yaşam için de kullanışlı bir aksesuar; yalnız sahneden sonra ondan kurtulmak ve tamamen farklı bir moda kendimizi hazırlamak zorundayız, tamamen farklı bir kafa yapısına bürünmeliyiz. Bu süreç boyunca, kendimizi bu ibadetle varolmanın daha yüksek bir seviyesi için değiştiriyoruz.

Barry: son turnenizde Frost [Kjetil Haraldstad- davul] çalmadı?
Seidemann: son Amerika turnemizde Tony Laureano bize davulda eşlik etti.
Archaon: kendisi zaten Nile [death metal] ve Angel Corpse’da [death metal/Florida] tecrübeli bir davulcu.

Seidemann: muhteşem bir davulcu!

Archaon: işinde oldukça iyi! Kendisi benim ve Frost’un en çok istediği davulcuydu bu yüzden kendisi bizim en açık tercihimizdi!
Seidemann: ayrıca bu davulcu değişikliğiyle ilgili turnede gerçekleşen komik bir anıdan bahsetmek isterim. Herifin [alman aksanlı] biri yanıma yaklaşıp: “Frost nerde” [sordu] “kendisi Japonya’da”, “hayır! Frost nerde? Onun bu aşkam çaldığını duydum.” “hayır, çalan Tony Laureano’ydu” “Frost nerde!”

Barry: Dimmu Borgir gibi birçoğu Hellhammer’ı fazlasıyla seviyor…

Seidemann: ve tabî Tom’u [Tom Gabriel Fischer] (gülüşmeler)

Barry: muhtemelen çoğu insan sizi uyguladığınız corpsepaint ile uç bir değerde görüyor; tüm gördükleri sadece bu olsaydı, 1349 dışında da epey gülünç durumlar yaşardınız?

Seidemann: elbette!

Archaon: eğer yapmasaydık belki şimdi böyle olurduk… [zombi taklidi yaparak]
Seidemann: bizler kadavrayız, ölüyüz ve de şeytanız!

Archaon: açıkça görünüyor ki hepimiz karakter sahibiyiz, sahnede beş farklı kişiliği temsil ediyoruz ve bunun dışında birlikte birşeyler yapmak için birleşiyoruz, ya da dördümüz mü demeliydim ve dördümüzde grup dışında bir takım şeylere karşı katkıda bulunuyoruz. Geçmişte de bunları zevkine, kendi memnuniyetimiz için gerçekleştiriyorduk ve şuanda bunlar yine kendi keyfimiz için daha geniş bir yer alarak oluşmaya devam ediyor. Bu zevki tadamadığımız zaman inanki şaka yapmıyorum grup ortadan kalkar; fakat şuan ve gelecek için böyle bir durum yok. Kesin olan yakında yeni bir albümün yayımlanacağıdır!

Seidemann: 1349 ile birlikteliğimiz 10 yılı aşkın devam ediyor ve gelecek uzun yıllarda devam edeceğe benziyor!

Barry: şimdiye kadar hiç parasızlık yaşadığınız ve bundan ötürü grubu dağıtmayı düşündüğünüz bir an oldu mu?



Seidemann: 1349’dan vazgeçmek mi? Tabîikide, arasıra dört haftalık turneler süresince 12 oturma koltuğunun üstünde tüm grup üyeleriyle uyumak zorunda olduğun zamanlar ve uyanıp herkesten nefret ettiğin bazı sabahlar oluyor. Ama vazgeçme aşamasına hiç gelmiyorsun; çünkü yaptığın şey olduğun şeydir ve eğer 1349 artık olmazsa bu benim hayatım için oldukça büyük bir mahkûmiyet olur.

Barry: herhangi bir şovu özel hale getiren nedir?

Seidemann: herşeyin yolunda gider işlemesi, doğru çalmak, kendini iyi hissetmek gibi sıradan şeyler sahneyi kusursuz kılar; ama en önemlisi karşında duran kalabalık, eğer kalabalık sana cavap verirse ki bu fazlasıyla enerji harcadığın yoğun bir müzik türü olduğundan seyircinin sana karşılık vermesi kaybettiğin enerjinin tekrardan sende oluşmasını sağlar.

Barry: aslında Hellfest’te öğlen zamanında Gibson sahnesinde yer alacaktınız; ama görünüşe göre sizler bu durumu karanlık çöktüğünde çalmak istediğiniz için değiştirmişsiniz, bu doğru mu?

Seidemann: evet.

Barry: Avrupa’daki organizasyon açısından en düzensiz festivallerden biri olarak sayılan Hellfest arka plandaki seyirciler içinde öyle mi?

Archaon: evet, bu doğru, yapılan onarılmalar sonuçu sahnemizi güçbelâ gerçekleştirebilmiştik.

Barry: herşeye rağmen oldukça iyi bir performansla şovu sonlandırmıştınız.

Archaon: ne olursa olsun sonuca varabilmiştik.

Barry: tahminimce söylüyorum ki epeyce black metal grubu dinliyorsunuzdur!

Seidemann: hayır, asla black metal dinlemem; çünkü hergün black metali fazlasıyla duyuyorum, konserden sonra eve geldiğimde dinlemek isteyeceğim ilk şey mutlaka black metal dışı bir tür olur!

Barry: [gülüşmeler] seni anlıyorum. Peki, ne dinliyorsun? Power metal mi? [tekrar gülüşmeler]

Seidemann: evet sadece şaka amaçlı ve gülmek istediğim zaman.

Archaon: aslında piyasada nelerin olup bittiğini kontrol etmelisin, geniş bir alanı ve tabîikide farklı şeyleri; çünkü oldukça korkunç materyallere maruz bırakılıyoruz, ‘kof’ ürün demek istediğim tam manasıyla bu!

Seidemann: 70li dönemlerin progressive ürünleri oldukça iyi.


Archaon: ağustos ayında Rolling Stones izlemeye gitmiştim ve gerçekten müthiştiler, oldukça muhteşem bir sahne ve lanet olası yaşlı fosiller, onlar hala bunu gerçekleştirebiliyorlar. Bildiğin gibi 60–70 yaş ortalamasında olan ihtiyarların hala müzik yapıyor olması oldukça çılgın!

Barry: gruplar eskiyor ve hala devam ediyorlar.

Archaon: tekerlekli sandalye ve koltuk değneği yerine onlar sahnede koşuyorlar!
Seidemann: duygularınla müziği üretmeye ve ona saygı duymaya devam ettiğin sürece hangi türü çaldığının bir önemi yok; sözün gelişi bu öz müzik ve eğer ona karşı tutkun varsa dinlemende bir sakınca yok. Popüler müzik dinleyemiyorum; demek istediğim radyoda sürekli yayınladıkları pislik ruhsuz, kulağına sanki bir asansör kadar cansızca ulaşıyor.
Archaon: bizim aradığımız bize her zaman farklı yollar sunabilen ilginç bir müzik olmuştur.

Barry: o zaman turne otobüsünüzde yurtdışında bulunduğunuz zamanlara ait ilginç hikâyeleriniz de vardır?

Archaon: istediğin kirli hikâyeler mi?

Seidemann: kirli çamaşırlarımızı dökmemizi mi istiyorsun şimdi?

Barry: evet [gülüşmeler]

Seidemann: [gülmeye devam eder]

Archaon: [gülmektedir] bizim gibi herifler gerisinde oldukça fazla sır saklar. [gülüşmeler] sana istediğini vereceğiz, tabîi ilk sen bize bir tane sırını verirsen!
Seidemann: şuan oldukça kolay bir şekilde senin için çok abartılı bir hikâye ortaya atabilirim.

Archaon: biz oldukça cansız kişilikleriz gerçekten.

Seidemann: evet, fazlasıyla sıkıcıyız. Sadece içmeyi ve sonrasında kusmayı biliriz. Demek istediğim, black metal arenasında sadece ufacık bir topluluğuz biz!

Barry: [hala gülmektedir]
Seidemann: ben daha fazla kadın istiyorum.

Barry: muhtemelen burdalar; fakat henüz saklanıyorlar.

Seidemann: ben kendilerini senin üzerine attıklarını farkedemiyorum, galiba hala görünmezler. Farkettim ki; black metal ve metal tamamen bir erkek işi.

Seidemann: Zkylon ve Enslaved ile en son İngiltere’de çaldığımız zamanı hatırlıyorum, bir Pazar sabahı ben ve Samoth kiliseye gitmiştik.
Archaon: bunu sen mi yaptın?
Seidemann: çok büyük bir katolik klisesiydi ve bizler “hadi, içeri girelim!” şeklinde mutluyduk.

Barry: bu Londra’da mı gerçekleşti?

Seidemann: hayır, bu dün oldu.

Archaon: Manchester…

Seidemann: evet, Manchester’deydi ve sahip oldukları bu devasa yapıda bize sundukları program ardından ben “lanet olsun, bu şey yaprağın çıkardığı müzik kadar temiz” “teşekkürler!”

Archaon: [kaba bir şekilde] döndün mü?

Seidemann: tabîikide! Her ne kadar ilginç olmasada, bizler hala bu konuda meraklıyız, ne yazık ki herhangi bir yoldan sizinle paylaşabileceğim ilginç bir anımız yok.[gülüşmeler] grubun etrafındaki gizemli duvarları korumaya devam et![tekrar gülüşmeler]

Barry: pekâlâ o zaman.

Seidemann: bunun anlamı şu oluyor; eğer biri bu röportajı okursa kendine şöyle diyecek; “off, gerçekten sıkıcı insanlar” ama eğer sana şöyle deseydim; “ sana bu anıyı anlatamam; çünkü şayet anlatırsam seni öldürmem gerekecek” ve okuyan kişi aynen şöyle diyecek; “ heriflere bak be!”

Barry: ‘A Headbangers Journey’ adında Gaahl ile gerçekleştirilmiş bir röportajı da içeren bir belgesel izledim…

Seidemann: [kendini komik satanist ve norveç aksanlı bir sese adapte ederek] ‘şeytan’ ‘özgürlük’

[gülüşmeler]

Seidemann: ve eğer onu tanıyorsan hayatındaki en komik şeyi görebilirsin, kendisi çok ihtiyatlı ne yapmasını, bunu nasıl söylemesi gerektiğini ve reklam yapmasını gerçekten çok iyi biliyor ve eğer ne dediğini dinlersen çok ilginç olduğunu anlarsın. Fakat dinlediğin [sesini aynı satanik sese adapte ederek] buysa; “oo, burda bir şeytan var!” düşündüğün herşey tamamen bir yanlış anlaşılmadan ibarettir!

Barry: aynı belgeselde bir de Mayhem röportajı vardı. [gülüşmeler]

Seidemann: ah, evet! [gülüşmeler]

Archaon: lanet herifler!

Seidemann: Necrobutcher çok uzaklara dalmış!

Archaon: lanet herfiler oldukça karizmalar.

Seidemann: evet, önemli insanlar.
Barry: [Necrobutcher’ı taklit ederek] “biz en iyiz!”

Seidemann: [Necrobutcher’ı hafif bir iskoç aksanıyla taklit ederek] “lanet olsun, lanet olsun, hepinize lanet olsun!”

[gülüşmeler]

Seidemann: [aynı aksanla] “lanet olası herifler” bu yaptığımız paha biçilemez. Bizler tartışma yaratmada iyi değilizdir; bizim iyi olduğumuz işte tam olarak bu!

Barry: son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

[sessizleştiler]

Seidemann: mayhemlik bir şeyler yapın! Ama bu işe yaramayabilir; çünkü mayhem zaten hepsini yapmış.

Archaon: daha karanlık ve sert bir albümle geri geleceğiz!

Seidemann: gelecek yıl…

Archaon: Amerika’da, Birleşik Krallık’ta ve Avrupanın tümünü turladıktan sonra hepinizi burda tekrardan görmek ümidindeyiz. Pis, lanet birşeyler içip kıyameti koparmak için tekrar asıl bir turne için geri geleceğiz.

Seidemann: [gülüşmeler] tabîiki o lanet şey ağzından girip burnundan çıkmazsa, gelecek zamanda burda olursun!

Barry: herşey için teşekkürler, gerçekten fantastik bir röportaj oldu!

Archaon: teşekkürler!

Barry: sizi sahnede görmeliyim!

Grup üyeleri sahne altında soğuk çaylarını içerken, konser için bara giren insanlar işin tuhafı 1349’dan kimseyi corpsepaintsiz tanımadı. Sahne, şuan Norveç’in en extreme black metal gruplarından biri olan 1349 tarafından kusursuz bir samimiyetle ilerledi ve tamamlandı.

Kaynak: metal storm






Bu haberin geldigi yer: Metal TR.NET - Yerli Gruplarina Sahip CIK !
http://www.metaltr.net

Bu haber icin adres:
http://www.metaltr.net/modules.php?name=News&file=article&sid=985